CEMAATLAR VE TARIKATLAR
Bazen inananları ayrı ayrı kamplara bölen, bazen de iyi isler yapan bu tarikatlar ve cemaatlar, birbirlerinden farklı ibadet biçimleriyle ve giyim kuşamlarıyla toplumu kamplara ayırmak suretiyle inananların kafalarını karıştırmaktadırlar. Bunların farklı davranışlarını anlayabilmek için bu tarikatların yapılarına biraz göz atmak gerekmektedir. Şu anda içinde yaşadıgımız ülkemizdeki tarikatlar genellikle toplumun manevi ihtiyacina binaen hayat bulmus, kimisi büyük kimisi de küçük guruplardır. Bunlardan büyük olanları belirli bir sistem oturtmuş, sanki dini bir mezhep gibi dini verileri kendi tarikatlarının temel taşları saymışlardır. Bu tarikatlar, yapmış oldukları fiillerini dini kaynaklara dayıyorlarsa yanlış olan şeyleri nedir? Neden insanlar kamplara bölünüyor? Birisi ötekisinden neden farkli hareket ediyor diye düşünülebilir. Zaten bütün problem de buradadır. Dayandıkları kaynak aynı ama bu ayetlerin yorumunda ayrılıga düşüyorlar. Mesela birisi üstadını veya yazdıgı kitabını esas alırken, digeri de seyhinin sözlerini veya rüyalarını delil olarak kabul ediyor. Işte bu anlattıklarımızın neticesinde ortaya çıkan sonuç,seyhlerin ve üstadlarin sözlerinin yada kitaplarının müritlerin mihenk taşı olmasıdır. Büyük tarikatlarin hiç birisinde, tarih boyunca ne üstat ne de seyh müritlerinin kuran'la baş başa kalmasina müsaade etmemiştir. O kitap,sadece üstatlarin veya şeyhlerin anlayacagı bir kitap olarak lanse edilmiş, gariban müritler hiçbir zaman o nurdan feyiz alamamışlardır. Ayrıca bu tarikatlarda seyh yada üstatlar seçimle işbasına gelmedikleri için bunları sorgulayacak bir merci de yoktur. Hal böyle olunca şeyhlerin alim mi cahil mi oldukları, verdikleri fetvaların dogrumu yanlış mı olduklarını kim tesbit edecek? Işte bunun için cemaatler arsinda farklılıklar vardır.Bu farlılıklar üstatlarının kapasiteleriyle alakalıdır. Şeyhlerin bilgi seviyesi cemaata yansımakta bunun kaçınılmaz sonucu olarak da her cemaat müntesibi farklı hareket yada ibadet etmektedir. Madem ki üstatlarin bilgi seviyesi cemaata yansıyor ve bunun neticesi toplumu etkiliyorsa o zaman görev bireylere düşüyor demektir. Bu cemaatlar da bulunan bireylere düsen görev ise, şeyhini yada üstadını peygamber gibi görmekten vazgeçip Allah’ in kitabi olan kuran’a dönmeleridir. Aksi takdirde kiyamet günü ne şeyhi nede üstadi Allah’in azabindan onlari kurtaramayacaktir.
Zira yüce yaratıcının ilk emri “seni yaratanın adıyla oku” olmuştur. Yaratanın ilk emri oku olurda bizler de okumazsak, yüce yaratıcının gazabından bizi kimsenin kurtaramayacagını kuran söyle ifade etmektedir” ey iman edenler, ne alışverişin ne ticaretin nede hiçbir sefaatçinin şefaatinin fayda vermeyecegi günden korkun” bu ayetten anlasıldıgına göre ne seyh nede üstat o gün müridini kurtaramayacaktır. Ey mümin kardeşim hangi cemaate gidersen git, ama sana hiç birisi git kuran meali oku demez. Zira kuran'dan ne şeyhlerine nede cemaatlerina çikarabilecekleri bir menfaat yoktur. Çünkü kuran, insanları kula kulluk ettirmek için degil, insanları kullara kulluk etmekten kurtarmak için gelmistir. Kuran okuyan şeyhini razı etmek için degil Allah'ı razı etmek için çalış
ır, onu razı etmenin yolu da onun kitabı olan kuran'a uymaktır. Bu tarikatlar manevi ihtiyaca binaen dogmuşlardi. Bunları ilk kuranlar hiçbir dünyevi beklenti içinde olmadıklari için cepleri boştu ama gittikleri şehir'deki insanlarin gönüllerini irşad ediyorlardi. Ya şimdikiler! sehrin en güzel tepelerine gökdelenler dikiyor, kasalari para doluyor ama bırakın şehir halkıni ihya etmeyi, aynı bina içinde bulunan kendi elemanlarını bile ihya edemiyorlar. Işte bütün bu anlattıklarım insan'ın zihnini bulandırıyor. Benim gariban insanım neye nasıl inanacagına şasırmıs birisinin ona kuran'ı uzatmasını bekliyor. Ayrıca bu tarikatların çogu insana yaratıcının yüklemedigi yükleri yüklüyor. Gariban mürit bunun altında ezilirken de bu yükleri yaratıcı yükledi zannediyor. Mesela siz kuran'ın hiçbir yerinde günde bin yada iki bin defa tesbih çekeceksiniz, üç aylarda üç ay oruç tutacaksınız emrini gördünüz mü? İşte bu ve buna benzer yükleri bize kim yükledi Allah mı h.z. Muhammed mi kim? Ne Allah nede peygamberi bize böyle bir yük yüklemedi. Sonuç olarak diyoruz ki: beynimizi kemiren bunca tutarsızlıklar, Allah’ın kitabından baska kitaplara sarıldıgımız içindir. Kurtuluş onun kitabına sarılmaktadır. Çikiş yolu bellidir; ya kuranla nurlanacak yada kuran'sız karanlıklarda bogulacagız. Tercih sizindir vesselam…
Tarih : 27 Ocak 2010 Çarşamba
Hit : 8177
|